Geçenlerde gene dört arkadaş bir startup hayalinin içindeyiz. İlk toplantımızı yaptık. Herkes şirketten ve işten bağımsız olarak bu işten kişisel beklentisini döktü. Bir arkadaşımız “Başarı hikayesi yazmak istiyorum” dedi. “Bir işin adam gibi yönetilince olabileceğini göstermek istiyorum”. O kadar benim hissettiklerime denk geliyor ki bu.
Ben de böyle hissediyorum ama geçen yıllar içinde bu isteğin aslında insanı manipülasyona açık hale getirdiğini düşünmeye başladım. “Ne olursa olsun başarıli olmalıyım!” düşüncesi. İş neyi gerektirirse onu yaparsın. Başarıya engel olabilecek herşeyi ortadan kaldırırsın. Takımda biri düşük performans mı gösteriyor, daha çok çalışır kompanse edersin. İşin yetişmesi için fazla mesai mi yapılması gerekiyor, sana kimse daha birşey söylemeden günlerini fazla mesai yapacak şekilde planlarsın. Olası tüm başarısızlık senaryolarını kafandan geçirir, onların önüne nasıl geçeceğini hesaplarsın veya bunlardan biri gerçekleşirse ne aksiyon alacağını planlarsın. Aynı şekilde yöneticin imkansız hedefler koydu mu, “İmkansız yoktur” kafasıyla tavşan gibi o işi bitirene kadar çalışırsın. Hedefi de onun koyduğu çok net değildir aslında, müşteri istemiştir, söz vermek zorunda kalmıştır, veya emir büyük yerden gelmiştir, veya o projeyi mutlaka almak gerekiyordur, çünkü işler kötü gidiyordur. Siz de işini sahiplenen ve mutlaka başarılı olmak isteyen bir insan olarak hemen aynı fikirde olursunuz. İş bunu gerektiriyor. Başarılı bir insan olan size de topu düşürmemek yakışır.
Peki başarılı olmak nedir? Bu işi yapınca mı başarılı olacaksınız? Size verilen görevi tamamlamak mı başarılı olmak? Şirkete o projeyi kazandırmak mı? O deadline’ı tutturmak mı? Büyük patronun isteğini yerine getirmek mi? Aferin alabilmek mi başarı? Ben neden kendi hayatımdan özveride bulunarak daha çok çalışıyorum? Daha çok para kazanmak için mi? Daha çok para verecekler mi gerçekten? Bu işin başarısı neden benim söz vermediğim bir çalışma zamanına, bir özveriye bağlı? Neden başkaları benim adıma söz veriyor? Bunun, gerçekten benim hayatıma mal olmayan bir çözümü yok mu? Bir projenin başarılı olması planlandığı süre ve planlandığı bütçe içerisinde bitmesi değil midir? Benim bedava sağladığım bütçe ile bitince başarılı mı olmuş olacak?
İşini seven, başarı hikayesinin peşinde olan insanlar manipülasyona çok açıklar. İşlerinde iyi olmayı patronlarından çok isterler, patronları da bunu kullanmayı iyi bilir, bunu adeta içgüdüsel olarak yaparlar. Çalıştığımız şirketlerde işler de büyüktür ve işin başarısı, sadece bir çalışana, bir takıma bağlı olamaz. Başarının çok fazla bileşeni vardır. İşi gerçekleştirenlere gelene kadar yöneticileri, karar vericileri vardır işin içinde. Şans faktörü vardır. İşin gerçekleştiği şirketin ortamı vardır. İşin içinde başarılı olmasını etkileyen dolaylı olarak çok insan vardır. Bir proje siz kendinizi yırtsanız da başarısız olabilir.
İşini iyi yapmak güzel bir şey. İnsana tatmin de verir. Ama işini iyi yapmak ile başarılı olmaya saplantılı olmak farklı şeylerdir. Hele hele işin, projenin başarısı ile kendi kişisel başarınızı özdeşleştirmeye başladınız mı sizi eşek gibi yükleyen çok olur. Çalıştığınız işi iyi anlamanız gerekir. Başarısının neye bağlı olduğunu öğrenmek ve işin bütününü görmek gerekir. Neden sizin özverinize ihtiyaç var anlayın. Gerçekten işini başarısının sizin özverinize bağlı ise, iş sözleşmenizde bulunmayan bir vakte denk geliyorsa o zaman projenin başarısının (yani paranın) bir kısmının size gelmesi için pazarlığınızı yapmanız gerekir. Mesai saatlerini parasıyla satarken neden mesai saatlerinin dışında kalan vakti bedava veresiniz ki? Projenin bir para getirisi yoksa zaten, o gerçek bir iş değildir. Gerçek bir iş, uzun ya da kısa vadede daha çok para kazandıracaktır. Gerçek bir işse ve başarısı sizin özverinize bağlı ise de bir karşılığının olması gerekir. Sizin de o karşılığın, vereceğiniz işgücünüze denk gelip gelmediğini düşünmeniz, ona göre karar vermeniz gerekir.
Çünkü profesyonellik bunu gerektirir. İnsanların zaaflarınızdan… Evet, evet! ‘Ne olursa olsun başarılı olacağım’, ‘iyi bir çalışan olacağım’, ‘sahibi olmadığınız tüm parametrelerini bilmediğiniz iş için bunu gerektiriyor’ demek bir zaaftır, zayıflıktır, saflıktır. İş hayatında gerçekten başarılı olmak ve hayatta mutlu olmak için zaaflarınızın farkında olmak ve bunların kötüye kullanılmasına engel olmak gerekir.
Başarılı olmayı istemek güzel bir şey. Ama başarılı olacağım diye kendi hayatını harcatmak hiç güzel bir şey değil. Neyi verip neyi aldığınızı iyi hesap etmeniz gerekir. Başarı… kimin başarısı? Bu kadar fazla mesai yaptıktan sonra, hayatınız akıp giderken ve bunun maddi veya manevi karşılığını almamışken kişisel olarak başarılı hissedebilecek misiniz?